TRT Avaz ekranlarında her Cuma birbirinden ünlü konukların misafir edildiği "Hızlı Sohbetler" programının 2 Ağustos Cuma günkü konukları; Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Ziya Özgür, Açıköğretim Fakültesi (AÖF) Dekanı Prof. Dr. Kerim Banar, İletişim Bilimleri Fakültesi (İBF) Dekanı Prof. Dr. Nezih Orhon, Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. A. Bülent Alaner, Ulaştırma Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve aynı zamanda Ulusal Raylı Sistemler Mükemmeliyet Merkezi (URAYSİM) Müdürü Prof. Dr. Ö. Mete Koçkar, TRT Okul Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Ufuk Küçükcan ile Anadolu Üniversitesinin çok değerli fakülte dekanları oldu.
Günümüzün en hızlı ulaşım aracı olarak bilinen Yüksek Hızlı Tren (YHT)'in Eskişehir-Ankara seferi esnasında yapılan çekimde; sunuculuğunu Yeliz Güler’in yaptığı programda Anadolu Üniversitesinin açık ve uzaktan öğretim sistemi, yürüttüğü projeler, yapılan iş birlikleri, sanatsal ve kültürel çalışmalar ile öğrencilere sağlanan imkânlar hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirildi.
Hedef; "yaşam boyu eğitim merkezli bir dünya üniversitesi" olmak
Anadolu Üniversitesinin vizyonu ve misyonu hakkında bilgi veren Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, Türkiye'de en fazla tercih edilen üniversite olmanın haklı gururunu yaşadıklarını belirterek "Ülkemizde yaklaşık 4 milyon öğrencinin 2 milyon 500 bini Anadolu Üniversitesi öğrencisidir." dedi. İnsanlık tarihi boyunca üretim, iletişim ve ulaşım sektörünün birlikte hareket ettiğine ve hızla geliştiğine, buna bağlı olarak eğitim kurumlarının da değişmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Aydın sözlerini şöyle sürdürdü: "İnsanlık tarihine baktığımızda iletişim, üretim ve ulaşım sektörü hızla gelişmektedir. Hızlı bir değişimin yaşandığı küresel dünyada, eğitim kurumlarının da bunun dışında kalması beklenemez. Onlar da değişim ve dönüşüme ayak uydurmak zorundadırlar."
Anadolu, dünyanın 2'nci büyük üniversitesi
Anadolu Üniversitesi olarak bu bağlamda 3,5 sene önce ortak akıl toplantıları ile vizyonlarını, misyonlarını ve hedeflerini yeniden gözden geçirdiklerini dile getiren Rektör Aydın "Anadolu Üniversitesinin vizyonu şu anda yaşam boyu eğitim merkezli bir dünya üniversitesi olmaktır. Ayrıca Anadolu Üniversitesi bu vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren dünyanın 2'nci büyük üniversitesidir. Hem organizasyon kabiliyeti hem öğrenci sayısı hem de yetenekleri itibariyle Bakü'den Brüksel'e, Kıbrıs’tan Batı Trakya’ya, 30 ülkede ve Türkiye’nin 81 ili ile tüm ilçelerinde eğitim-öğretimi yayarak gelen dünyanın ve Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarından bir tanesidir. Biz Anadolu Üniversitesi olarak şu anda 1 milyon 350 bin aktif olmak üzere 2 milyon 250 bin öğrencisi olan bir üniversiteyiz. Bu da bizim organizasyon kabiliyetimizi ve iş yapma becerimizi göstermektedir." şeklinde konuştu.
"Global çapta üniversite olmanın 3 altın kuralı"
Dünyada üniversitelerin 3 önemli vizyonu olduğuna dikkat çeken Aydın, konuyla ilgili olarak şu bilgileri aktardı: "Bu vizyonlar içerisinde ilk sırada eğitim-öğretim geliyor. İkincisi araştırma ve üçüncü sırada ise topluma hizmet yer alıyor. Topluma hizmet fonksiyonu 21. yüzyıl bütün eğitim programlarının ve üniversitelerin olmazsa olmaz fonksiyonudur. Topluma hizmeti ön plana koyarsanız; zaten bunu yapabilmek için araştırma yapmak zorundasınız, araştırma yaptığınızda ise buna bağlı olarak eğitim kaliteniz yükselecektir. Biz bunu yaparken artık dünyada kaynakların hızla azaldığını, yükseköğretime talebin arttığını, dünya çapında bir oyuncu olabilmenin ve bütün araştırma, eğitim ve topluma hizmet fonksiyonlarını başarıyla yürütmemiz gerektiğinin bilincindeyiz."
"Bilgiyi, öğrencilerimizin parmaklarının ucuna getirdik"
"Bu sürecin içerisinde 30 yıl önce başlatmış olduğumuz Açıköğretim sistemini tepeden tırnağa yeniledik." diyen Prof. Dr. Davut Aydın dijital bir devrim gerçekleştirdiklerini ifade ederek şunları söyledi: "Herkes Anadolu Üniversitesinin açık ve örgün eğitimlerinde okumak ve üniversitemizin şemsiyesinde faaliyet göstermek istiyor. Bu yaptığımız işin ne kadar talep gördüğünün ve işimizi ne kadar iyi yaptığımızın göstergesidir. Anadolu Üniversitesi olarak uluslararası standartlarda tüm faaliyetlerimizi dünya üniversitesi olmak için yapıyoruz. Biz bu sene 26 milyon kitap bastık. Şu anda 170 üniversitede 5 binin üzerinde öğretim elemanımız, editörümüz ve yazarımız faaliyet gösteriyor. Teknolojiye bağlı olarak artık kâğıdı kaldırmamız gerektiğini düşünerek kâğıt devrini bitirdik. Bu sayede kitaplarımızı dijital platforma taşıdık. Bugün itibariyle internet üzerinden e-Öğrenme portalını ziyaret eden ziyaretçi sayısı; 22 milyon 143 bin 446 kişidir. Dünyanın bütün ülkelerinden ziyaretçimiz var. İşte dünya üniversitesi olmak böyle bir şeydir. Bilgiyi biz öğrencinin cebine ve parmaklarının ucuna getirdik. Hedeflerimiz insanları mutlu etmek, değer yaratmak ve ülkemizin gelişimine katkı sağlamaktır. Bunu da başarıyla yapan bir yükseköğretim kurumuyuz."
Son olarak Anadolu Üniversitesinin katılımcı bir üniversite olduğuna dikkat çeken Rektör Aydın, bir ülkenin zengin ya da fakir olmasına sebep olan etkenin kurumlarının kalitesi, üretkenliği ve katılımcılığı olduğunu ifade etti. Aydın "Anadolu Üniversitesi olarak katılımcı bir üniversiteyiz. Bunun bilinci içerisinde görevimizi, misyonumuzu insanlığa ve bölgemize katkımızı sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz." diyerek sözlerine son verdi.
"Açıköğretimde dijital devrim gerçekleştirdik"
Türkiye’deki eğitim sorunları çerçevesinde 30 yıl önce Açıköğretim sistemini geliştirdiklerine değinen Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Ziya Özgür konuyla ilgili olarak şu bilgileri aktardı: "Küreselleşme ve bilgi-iletişim teknolojilerindeki değişim bireylerin eğitim yolculuğunda da çok önemlidir. Günümüzde rekabet koşullarına başarılı olmak isteyen her bireyin daha fazla bilgi öğrenmesi gerekiyor. Biz bu kapsamda, Türkiye'de eğitim sorunlarının çözümünde 30 yıl önce Açıköğretim hizmetini başlattık. Anadolu Üniversitesi olarak Türk öğretim yeterlilikleri çerçevesinde Bologna süreci kapsamında Açıköğretimde bir değişim-dönüşüm sürecini gerçekleştirdik. Burada amacımız; ilk olarak öğrencilerimizin yurt içi ve yurt dışında istihdamını sağlamak, kalite güvencesi sisteminde eğitim yapmak, öğrencilerimizin dil becerilerini geliştirmek, Açıköğretim sisteminin ulusal ve uluslararası düzeyde tanınırlığını, öğrencilerimizin sanal ve fiziksel olarak hareketliliğini ve öğrenci merkezli bir eğitim vermekti. Bu bağlamda eğitim ve öğretimdeki programlarımızın program çıktılarını yeniledik. Bin 500'e yakın program çıktılarını yeniden tamamladık. Bin 34 kitabımız Türkiye’de iş birliği yaptığımız 100’den fazla üniversitede görev yapan 5 binden fazla öğretim üyesine yazdırıldı. Buradaki amacımız; öğrencilerimizin profilini de değiştirmekti. Böylece üniversitemizde dijital dünyaya doğru bir dijital devrim gerçekleştirdik."
"Örnek aldığımız kurumlar, bizimle iş birliği yapıyor"
Açıköğretim sistemindeki işleyiş konusunda oldukça deneyim kazandıklarını ve sistemi kurduklarında örnek aldıkları ülkelerin ve kurumların iş birliği yapmak istediklerine dikkat çeken Prof. Dr. Özgür "Örnek aldığımız kurumlar şu anda bizimle uluslararası platformda eğitim-öğretim alanında bilimsel araştırma faaliyetleri yapmak istiyor. Bütün bu süreçlerde amacımız; kurumumuzun akredite bir kurum olması, bunu yaparken de Türkiye’de örgün eğitimde öğrenim gören öğrencilerimizin de Açıköğretim sistemi ile dijital dünyada onların eğitimi için onların taleplerini de yerine getirmektir." dedi.
"Gelecek yıl 3 bin etkileşimli kitap, tüm öğrencilerimizin hizmetinde olacak"
Açıköğretim sisteminde çok büyük değişikliklerin olduğuna vurgu yapan Özgür, sözlerine şöyle devam etti: "Bu sistem içerisinde dil becerileri anlamında dünyanın sayılı kurumları ile iş birliği yaparak uzaktan dil öğretimi kapsamında öğrencilerimize çok büyük fırsatlar sunuyoruz. Bunu sadece kendi öğrencilerimize değil; Türk halkına da bunu sunma konusunda çalışmalarımız sürüyor. Biz aslında tüm tasarım ve işlerimizi 4 ekran üzerinde gerçekleştiriyoruz. Bugün öğrencilerimiz cep telefonu, tablet bilgisayarlar, masaüstü bilgisayarları ve televizyon üzerinden bizim sunduğumuz içeriklere ulaşıyorlar. Bu 4 ekranın birbirleri ile etkileşimli olarak birbirlerini tamamlayacak şekilde eğitim içeriği olarak sunulması ve buradan derslerde sunulan çıktılara göre bilgi ve beceri kazanmaları bizim en temel hedeflerimiz arasındadır. Şu an itibariyle bizim yaklaşık 300 kitabımız e-Öğrenme portalında etkileşimli kitap olarak üretiliyor. Gelecek bir yıl içinde 3 bin kitabımızın materyali açık ders malzemesi olarak internet ortamında sunulacak ve hedefimiz; bu 3 yılın sonunda üniversitemizin örgün eğitiminde yer alan yaklaşık 20 bine yakın dersi tamamen hem örgün eğitim için hem de Açıköğretim için bütün öğrencilerin hizmetine sunulacak bir yapıya doğru götürmektir. Temel felsefemiz öğrenci merkezli ve öğrenci ile öğretim elemanının hem kurumun hem de sunduğumuz içeriklerin birlikte etkileşimli biçimde bir yapıya doğru gitmesidir. Bunun için yatırımımızı yapıyoruz ve insan kaynağımızı güçlendiriyoruz."
"AÖF yeni kayıtları 2-16 Eylül günleri arasında yapılacak"
Uzaktan eğitim ve Açıköğretimde her koşulda insanlara eğitim seçeneği sunulduğu konusunda detaylı bilgileri seyirciyle paylaşan Açıköğretim Fakültesi (AÖF) Dekanı Prof. Dr. Kerim Banar "1982 yılında Açıköğretim sistemi oluşturulduğu zaman, yükseköğretim alanında okuyan öğrenci sayısında çok ciddi bir düşük oran var. Zaman içerisinde baktığınızda üniversite eğitimi ile birlikte çok çeşitli eğitim ihtiyaçları ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan bir tanesi sertifika eğitimleri olmuştur. Biz şu an lisans ve ön lisans eğitimlerini veriyoruz. Çok farklı alanlarda ise tıp sekreterliğinden tutun halkla ilişkilere, sinema televizyon ve tarım programlarına kadar çok sayıda sertifika programlarımız mevcuttur. Şu anda Türkiye’de 'hakemlik sertifikası' diye bir program başlatacağız. Türkiye’de hakem olabilmek için artık Anadolu Üniversitesinden sertifika almak gerekecektir. 2 Eylül’de ise yine kayıt süreci başlayacak. Öğrencilerimiz bu süreci muhtemelen çok merak ediyorlar. Şu anda bizim 190 bin civarında yeni kayıtlı öğrencimiz olacak. Türkiye’deki 110 büroda öğrencilerimizin kayıtlarını gerçekleştireceğiz. Kayıtlarımız, 2-16 Eylül günleri arasında yapılacaktır." diye konuştu.
"İkinci Üniversiteye 150 bin öğrenci kayıt yaptırdı"
Özellikle Açıköğretim sistemi kapsamında Anadolu Üniversitesinin "İkinci Üniversite" olanağının çok önemli bir adım olduğuna değinen Prof. Dr. Banar şunları kaydetti: "Herkesin istediği bölümde okuma şansı olmadığı koşullarda biz İkinci Üniversite olanağını öğrencilerimize sunduk. İkinci Üniversite imkânı çok az sayıda öğrenci ile başlamasına rağmen geçen sene 150 bin civarında öğrenci İkinci Üniversiteye kayıt oldu. Yaklaşık örgün öğretime kayıt olan öğrencinin %40'ı ve %50’si Açıköğretim sisteminden eğitim alıyor. İkinci Üniversiteye kayıt uygulaması çok zor bir iş değil. Bunun için bir yükseköğrenim kurumundan mezun olmanız ya da kayıtlı olmanız yeterlidir. Şu anda herhangi bir kişi üniversite mezunu ise veya üniversiteye kayıtlı bir öğrenci ise bu öğrenci İkinci Üniversiteye kayıt yaptırabiliyor."
Anadolu'dan engelli öğrencilere sesli kitap uygulaması
"Türkiye'de engelli bir öğrencinin yükseköğretim kurumunda örgün eğitime devam etmesi belki zor değil; ama çok da kolay değil." diyen Banar "Şu an 2012-2013 öğretim yılı itibariyle Açıköğretim sistemi içerisinde 10 bin 200 engelli öğrencimiz bulunuyor. Bu öğrencilerin bir kısmı ise görme engelli öğrencilerden oluşuyor. Bizim şu anda hazırladığımız basılı malzemeler ve diğer malzemeler çok fazla öğrencinin işine yaramıyor. Gerçekten çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu nedenle 2013-2014 öğretim yılında tüm kitaplarımızı sesli kitap hâline getirip engelli öğrencilerin hizmetine sunacağız." şeklinde konuştu.
"Türkiye'de ilk 'Muhtar Akademisini' biz kurduk"
Anadolu Üniversitesinin sadece Açıköğretim ve uzaktan eğitim konusunda adından söz ettirmediği ve diğer fakültelerinin de Türkiye’nin en iyi eğitim veren yapılar arasında olduğunu dile getiren İletişim Bilimleri Fakültesi (İBF) Dekanı Prof. Dr. E. Nezih Orhon bu konudaki düşüncelerini şöyle aktardı: "İBF, Türkiye’de iletişimi bilim olarak kabul etmiş ilk fakültedir. Ama iletişimi bilim olarak kabul etmek demek, bilimin gereği olan evrensel değerlerden ve yöntemlerden yararlanmak demektir. Hem bulunduğunuz yere ışık vereceksiniz hem de aynı zamanda dünyada küreselleşme dediğimiz olgudan da yararlanacaksınız. Biz kendi ülke ve şehrimizde yerel medyadan muhtarlara kadar eğitim götürüyoruz. Biz, Türkiye’de ilk 'Muhtar Akademisini' kurmuş bir fakülteyiz. Eğitim almayan muhtarların bu konudaki ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Kendi küçük mikro kozmosumuzda bunu çözüyoruz. Bunun için ülkemizde ise birçok kamu kuruluşu ile ortak evlilikler üretmeye çalışıyoruz. Bugün Bakanlıklar'ın kamu spotlarını, halkla ilişkiler kampanyalarının birçoğunu ticari firmalar değil; biz üretiyoruz."
Bu deneyimleri dünyaya da yaydıklarına dikkat çeken Prof. Dr. Orhon "Uluslararası alanda ise geçen yıl Cannes Film Festivali'ne kabul edilen Türkiye’den 7 kısa filmin 2 tanesi bize ait ve bu sene Venedik Film Festivali'ne kabul edilen 7 kısa filmin bir tanesinde de yine bizim imzamız yer alıyor. Sinemanın merkezi olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan en iyi medya ve sinema okulunun 6'sında bizim mezunumuz bulunuyor. Bu bizim yerelden evrensele politikamızı oluşturuyor. Bir diğer işimiz yine öğrencimizin yaptığı mevsimlik işçiler fotoğraf sergileri ile Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA)'nun çalışmamızı sahiplenmesidir. Bunun üzerine geliştirdiğimiz bir projemiz, UNFPA tarafından göç okulu dediğimiz göç edenlerin temel ve insani ihtiyaçlarına yanıt verecek bir proje hayata geçmeye başlayacak. Göç edenleri Ağustos ayının sonunda şehre getirerek sosyalleşmelerini sağlayacak bir proje olacak. Biz bu kampın içerisinde büyük emeklerle çalışıyoruz."
"30 yıldır medya sektöründe olan bir üniversiteyiz"
TRT Okul Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Ufuk Küçükcan eğitim alanında TRT Okul projesinin Türkiye’de bir ilkler projesi olduğunu belirterek şunları söyledi: "TRT Okul Türkiye’deki ilk tematik eğitim kanalıdır. Dünya örneğinde de bir ilki teşkil ediyor. Bir kamu üniversitesi ile bir kamu televizyonunun bir araya gelerek ilk ortak televizyondur. Bu çerçevede 3 yıllık bir geçmişimiz var. Bu süreç içerisinde ciddi bir başarı elde ettiğimizi görüyoruz. TRT ile çok sıkı bir ilişkimiz var. Biz TRT’den çok şey öğreniyoruz. Kuşkusuz onlar da bizden çok şey öğreniyor. 30 yıldır medya sektöründe olan bir üniversiteyiz. Yıllık ortalama olarak bin civarında proje üretiyoruz. Bir prodüksiyon merkezi gibi çalışıyoruz. Sadece ders içerikli programlar çekmiyoruz. Bunun yanı sıra kültür, sanat ve spor programları çekiyoruz. Anadolu Üniversitesi olarak sadece geleneksel yayıncılıkla kalmak istemiyoruz. Bu yıl içerisinde bu kapsamda yeni yayın ve dijital formatlarda dijital eğitim alanları sunmaya başlayacağız. Bizim sahip olduğumuz öğrenci kuşağı, dijital bir kuşak. Bu kuşağın bir özelliği var. Daha geleneksel televizyon yayıncılığından uzak, yeni televizyonculuğa yakın bir kuşak. Biz de onlara bu platformlarda yaklaşmak zorundayız. Önümüzdeki yıl içerisinde bunu yeni bir düzenle yeni bir anlayışla onları paylaşır hâle geleceğiz. Bunun yanında uluslararası olmak bizim hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bu üniversitemizin temel politikalarından bir tanesidir. Önümüzdeki süreçte TRT Okul olarak çok dilli eğitim programı ile Almanca, Fransızca, Arapça olmak üzere birçok dilde yayın yapmaya başlayacağız."
"Raylı sistemler araştırma ve testlerinin ulusal üstünü kuracağız"
Anadolu Üniversitesinin en önemli katkı sağladığı alanlardan birisinin de raylı sistemler olduğuna vurgu yapan URAYSİM Müdürü Prof. Dr. Ö. Mete Koçkar ayrıca bu alanda gerçekleştirilen proje ile dev bir adım atıldığını da belirtti. Prof. Dr. Koçkar, Anadolu Üniversitesi olarak son yıllarda yaşanan değişim ve gelişime ayak uydurduklarını söyledi ve ekledi: "Şu anda Anadolu Üniversitesi, Ulusal Raylı Sistemler Mükemmeliyet Merkezi (URAYSİM) adını verdiğimiz 'Ulusal Raylı Sistemler Araştırma ve Test Merkezi'nin kurulması ile ilgili projeyi üstlenmiş durumdadır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında raylı sistemler ve demir yolu alanında çok gelişmeler olmasına rağmen daha sonra bu politikalardan sapma görüldü. Son 8-10 yıl içerisinde ise sevindirici bir şekilde raylı sistemler alanında ülkemizde çok önemli gelişmeler oldu. Gerek kent içi raylı sistemlerde gerekse kentler arası sistemlerde yatırımlar yapılıyor. Şu anda Eskişehir-Ankara arasında hızlı tren yolculuğundayız. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ülkemizde 10 bin kilometre hızlı tren yolunun ve 3 bin kilometreden fazla konvansiyonel hatların yapılması planlanıyor. Bu önemli bir işletmeciliktir."
Bu sistemin altyapısının doldurulması gerektiğine değinen Prof. Dr. Koçkar "Tüm çeken ve çekilen araçların bu yolda seyahat edebilmesi için bunların uluslararası standartlarda testlerinin yapılması ve onaylanması gerekiyor. Bu alanda ülkemiz milyonlarca Euro’yu yurt dışına akıtıyor. Bu test merkezinin kurulması ile ilgili olarak üniversitemiz bu kapsamda ulusal bir proje hazırladı. 2012 yılında Kalkınma Bakanlığı tarafından bunun onayını aldık. Eskişehir’in Alpu ilçesinde verilen bir alanda test atölyeleri kuracağız. Ayrıca 3 tane test yolu yapacağız. Bu test yollarından bir tanesi 400 km/saat hız üstüne çıkabilen hızlı trenlerin performans testleri yapılacak. Bir diğeri 180 km/saat arası üstüne çıkabilen konvansiyonel yük ve yolcu taşıyan trenlerin testleri olacak. Alpu çıkışından Ankara istikametine doğru ulusal raylı sistemler araştırma testlerinin yapıldığı bir ulusal üst kurma planındayız. Bu çalışmalara 1,5 yıldır devam ediyoruz. Anadolu Üniversitesi bu çalışmalarla ulusal raylı sistemler alanında bu işletmeciliğin mühendislik ve bilimsel olarak altyapısını tamamen hazırlamış olacak." şeklinde konuştu.
"Biz eğitimin sanat hâlini icra ediyoruz"
Anadolu Üniversitenin sanatsal çalışmalarla ön plana çıktığını ve eğitimin sanat hâlini icra ettiklerine vurgu yapan Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. A. Bülent Alaner ise "Sanat eğitimi çok uzun süreli bir eğitimdir. Bizim çok önemli bir sloganımız var. Biz global üniversitenin global konservatuvarıyız. Bunu yaparken de eğitimin sanat hâlini icra ediyoruz. Türkiye’deki konservatuvarlardan farklılıklarımız var. Ülkemizi tıpkı üniversitemizin yaptığı gibi farklı ülkelerde farklı şekilde temsil etmeyi kendimize bir ilke olarak benimsedik. Geçtiğimiz ay 4 bin 400 kilometreyi 105 kişilik orkestra ve çalışan ekibiyle Bulgaristan, Saraybosna, Makedonya, Kosova, Arnavutluk ve Yunanistan olmak üzere 6 ülkede 7 ayrı konser verdik. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tüm Balkanlar'da 4 bin 400 kilometre yol yaparak dev bir konserler dizisini yaptı. Bu ekibin en büyük özelliği Türkiye’deki hiçbir konservatuvarda olmayan bir yapıya sahip olmasıdır. Orkestranın % 45'i öğrenciler ve % 55’i ise akademik personelden oluşuyor. Burada 16 yaşından 45 yaşına kadar dev bir kadro ile bu konserleri veriyoruz. Bu konserler sonucunda ülke tanıtılıyor. Anadolu Üniversitesinin çok farklı bir kültür yüzünü insanlara gösteriyoruz. Dolayısıyla bir eğitimin sanat hâlini sürdürmeye devam edeceğiz. 2014 yılında da birçok yurt içi ve yurt dışında projelerimiz devam edecek." diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder